23 Ocak 2011 Pazar

Kısa Kısa 2


- Beşiktaş'ın yeni forması değişik duruyor. İlk görüntüsü fena değil. Futbolcular üzerinde de fena durmuyor gibi ama gene de alışmak lazım.

- Beşiktaş'ın özellikle ilk yarıda ve ilk yarım saattaki oyunu mest ediciydi. Oyunu sürekli ileriye yıkması, bunu başarması ve rakip yarı sahada oynanması benim gibi bir çok Beşiktaşlıyı mest etti. Rakip her ne kadar Buca olsa da gene de başlangıç çok güzel oldu. Yalnız Toraman'ın bir an önce formunu toparlaması lazım. Ersan'a da maşallah bu arada.

- Yeni Portekizliler de İnönü ile tanışmış oldu. Maçtan sonra yorumlarından da belli ki etki altına girmişler. Bu sene gelen yıldız dediğimiz futbolcuların takımı sahiplenmesi güzel. Hele Guti tam da kırk yıllık Beşiktaşlı gibi. Gene attı ve formayı ve armayı öptü. Bu görüntü bile milyonlar değerinde ve ilerisi için büyük artı.

- Beşiktaş Cola Turka'da da işler iyi gidiyor gibi. Chatman her yönü ile (15 sayı 9 rib. 12 asist), Ogilvy hücumsal olarak, Mustafa Abi de savunma yönü ile olayı bitirdi. 3/20 üçlük isabetine karşın galip olmak ve 82 atmak ta ayrı güzel.

- Fenerbahçe ikinci yarının ilk haftasında daha şimdiden ilk yarıdaki galibiyet sayısına ulaştı.

- Trabzon biraz atamayana atarlar maçında kendi kiralık oyuncusu tarafından gol yiyerek resmen kendi silahıyla vurulmuş oldu. Tamam penaltısı verilmedi ama o kadar golden birini atsalar sıkıntı kalmayacaktı. Puan kayıpları da başlamış oldu.

- Bursaspor'da puan kaybı yapanlara katıldı. Kenny Miller da ilk maçına çıkmış oldu. Pek takip etmedim ama Nunez gidici mi acaba?

- Galatasaray'da yeni stadında ilk maçına çıktı. Öncelikle hayırlı olsun. Benim tahminimden daha kalabalık bir görüntü vardı. Ama tam dolu hali ile hepten güzel bir ortam oluşacak besbelli.

- Cem Yılmaz'ın reklamda da dediği gibi "Mekan oynatıyor abi". Servet kendi başlattığı atakta Sabri'nin ara pasında Barış Özbek'in ortaında golünü attı. Böylecede adını tarihin dönüm noktalarından birine yazdırdı. Böyle öneml bir golün futbolun güzellikleri adına başka bir futbolcu tarafından atılmasını tercih ederdim. Mesela geçmişe dönersek İnönü Stadyum'unun açılışında ilk golü Süleyman Seba'nın atması gibi.


- Sivas'tan da Kamil Grosicki'yi çok beğendim bir maçlık izlediğim ile. Fenerbahçe'li Stoch'tan daha iyi gibi duruyor. Ama dediğim gibi sadece bir maçlık bir görüntü anlık parlama da olabilir.

- Barcelona gene dolu dizgin gidiyorlar. Özellikle 3. gollerini çok beğendim.

- Fenerbahçe Ülker hafta içi Olimpiyakos'u devirdikten sonra yapıları itibarı ile çok beğendiğim ve ligin kuvvetli ekiplerinden Banvit'i fazla zorlanmadan yendiler. Bu sene bence açık ara favori olduklarını bir daha gösterdiler.

- Hava durumuna göre son güzel haftasonu olabilirmiş. Kar yağmayacak ise soğumasın ama...

Kısa Kısa Serisi

7 Ocak 2011 Cuma

Yalnızlık


Yalnızlık. Herkesin dönem dönem kendini o şekilde tanımladığı ve kimi dönemler de üzerine yakıştığını düşündüğü, yalın olmaktan türemiş, mevsimlik bir elbise aslında.
Etrafınızda mutlaka görmüşsünüzdür; kimilerinin o elbiseyi giydiğini ve elbisenin kendisini sıktığını söylediklerini. Ama aslında yalnızlık öyle herkesin görebildiği bir elbise değildir ya da gösterebildiği. Çünkü yalnızlık kişinin sadece kendisine ait bir şeydir. Kişiye özeldir kendi içinde kalır ve paylaşılamaz. Zaten paylaşılıyorsa, paylaştığıyla yalnızlığından sıyrılır insan. Bu yüzden yalnız değildir o kişi aslında. Sadece yalnız olduğu yanılgısı içindedir. Bir nevi sabun köpüğü gibi gibidir. Nasıl ki sabun köpüğünü üflerseniz havaya, uçmaya başlar ve süzülür salına salına ve sonrasında ortamda bulunan arkadaşınız dokunur o balona ve patlatırsa, yalnızlıkta aynen o şekilde bir arkadaşınıza temas ettiğinde patlar gider benzer şekilde. Kaybolur o anda.
Yalnızlık da bencillik içerir bu sebepten dolayı. O yüzden yalnızım diyen kişi bencildir nazarımda. Yalnızlığımı nasıl gideririm diye düşünmesinden ziyade kendisine asıl sorması gereken soru bencilliğimi nasıl kırabilirim olmalıdır. Bencilliğini aşmaya başladığında zaten önce paylaşmayı öğrenecektir zaten.
Dolayısıyla da dost kazanmayı ve nihayetinde de yalnızlığını gidermeyi.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Beşiktaş Los Galacticos'a Doğru mu?



Sezon başında transferin şampiyonu ilan edilen Beşiktaş'ım getirmiş olduğu Quaresma ve Guti gibi yıldızların yanı sıra Cenk gibi geleceğinin oldukça parlak olduğuna inandığm bir kaleci ve transferi her ne kadar önceki sezondan bitmiş olsa da göstermiş olduğu istikrar ve düşmeyen temposu ile Hilbert, genç ve ilerisi için başarı vaat eden Bank Asya'da parlamaya başlayan Ersan ve başta saydığım iki önemli ismin gelmesinde büyük katkısı olduğu düşündüm aykırı insan Teknik Direktör Bernd Schuster ile rakiplerinin de sönük transferleri ile bu yakıştırmanın ne kadar doğru olduğu da haklı bir biçimde ortada idi. Nitekim her ne kadar Uefa Avrupa Ligi elemelerinde zayıf rakipleri elediği söylense de Galatasaray ve Fenerbahçe'nin de benzer denklikteki takımlara elenmesi ve istatiktsel olarak başarılı bir başlangıç yapması ile biz taraftarlarına büyük ümit vermişti. Gerek Bernd Schuster'in kafasındaki oyun planını oturtmaya çalışmak istemesi gerek bir anda üst üste gelen sakatlıklar gerekse de son bir kaç yılını defansif oyun anlayışı ile geçiren Beşiktaş'ın kadro yapısı nedeni oynamaya çalıştığı ama tam olarak oynayamadığı oyun neticesinde ligde pek te başarılı sayamayacağımız bir sonuç ile ilk yarıyı tamamladı. Neydi peki Beşiktaş'ın sorunları. En önemlisi; birçok futbol ulemasının aksine dediğinin aksine defansını ön tarafta kurması değil, ileride kurduğu baskı sonucu istediğini alamamasıydı. Çünkü oyun ister istemez Guti'nin atacağı ara pasına veya Quaresma'nın oynadığı kanada sıkışıp kalıyordu. Buna karşın bulunan veya bulunma aşamasındaki onca pozisyon Bobo form tutana kadar değerlendirilemiyor ya da Nobre veya Holosko'nun temel eksiklikleri neticesinde değerlendirilemiyordu. Bunun neticesinde orta sahaya Manuel Fernandes, Quaresma ile değişmeli bir şekilde kanatları kullanabilecek Simao Sabrosa ve forvetede Hugo Almeida takviyesi yapıldı. Senelerdir süregelen devre arasında yıldız oyuncu ve veya iyi futbolcu transferi yapılmaz, zaten iyi olsa adamlar niye bıraksın klişesini de çokça da Bosman Kuralı etkisiyle 3 tane Portekiz Milli takımı oyuncusu ile aşmış olduk. Gerçi şampiyon olduğumuz sezon gelen Ernst ve Yusuf transferleri de gerek Türkiye için isimleri gerekse o sezonki katkıları ile gene benzer biçimde verimli olmuş ve başarı göstermişlerdi. Şimdi benzer başarı inşallah bu sezonda gösterilir. İlla şampiyonluk manasında değil tabiiki. Gerek oyun gerekse takımın zor durumlarda gösterdiği reaksiyon bazında bizim beklentimiz. Zaten bu sezon olmasa bile beklentilerimiz gerçekleşmeye başlarsa gelecek sezon zaten kupalar manasında başarı yolunda emin adımlarla yürünecektir. Peki transfer sonucunda ne oldu durum. Önde ve ortada Necip harici yabancı futbolcular grubu, arkada ise hücum hattındaki bu oyuncuların oynayabilmesi için mecburi Sivok artı yerli oyuncular. Bu durum Hilbert artı şeklinde de olabilir gerçi ama ben göbekte Sivok ve Ersan ikilisinin oynayacağını ve Toraman'ın yedeğe çekileceğini düşünüyorum. Çünkü Sivok ve Ersan'ın topla beraber oyuna girişleri ve Schuster'in oyun anlayışının topu ileride tutmak ve bunu ileriye giderken en iyi başaracak oyuncularla yapmayı isteyeceğini düşünüyorum. Bu da ister istemez defansta oynayan yerli futbolcuların sakatlanmaması gerektiği durumunu ortaya çıkarır ki bu da bir açmaza götürebilir. Bu durumda da orta saha ve ileri hatta yerli takviyesine ihtiyaç olduğunu gösterir. Gündemden düşmeyen yerli isimler olarak ön plana çıkan Hamit Altıntop ve Sezer Öztürk (ki bence hala seviyesinin altında oynuyor) isimlerinin de ekleneceğini var sayarsak Beşiktaş en azından Türkiye şartları için bir Los Galacticos oluyor diyebiliriz.

Yeni Yıl Yeni Yeni Yıl ...



Bizlere kutlu olsun
Yeni yıl yeni yeni yıl
Bizlere mutlu olsun.

şeklinde bir çocuk şarkısı vardı yeni yılla ilgili.
Biz de nacizane yeni yılınızı kutlar ve mutluluklarınızın katlanarak artmasını dileriz.
Mutlu ve Huzurlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle....



Fotoyu juventusfcturkiye den aldım. Çok hoşuma gitii