29 Kasım 2009 Pazar

Yılmaz Vural


Türk futbolunun şüphesiz en renkli simalarından biri. Futbol tarihimizde Fenerbahçe'yi en çok yenen yerli teknik direktör.Belki de Gordon Milne'den bile fazla yenmiş olabilir. Buna bir bakmak lazım ayrıca. Bunu o kadar çok farklı takımla birden yapması da enteresan tabii. Gerçi büyük çoğunluğu kendi isteği ile değil ama seyyah gibi takımdan takıma gitmesinin payı yadsınamaz. Maçtan önceki iddialı açıklamaları ile bende; gene çok iddiadlı konuşuyor ama fark yiyecek düşüncasinin oluşmasına neden olsa bile maçta açıkça görüldüğü üzere gayette haklıymış ve Kasımpaşa resmen tarihi farkı kaçırdı. Eee doğal olarakta sevindirdi bizi.

26 Kasım 2009 Perşembe

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun


Daha henüz başlamadı ama az kaldı. Aman diyeyim kurbanlarınız azıcık diri olsun. Mazallah köprüde tökezlemek de var. Şaka bir yana Allah kurban kesenlerin kurbanlarını kabul etsin. Bayramınız kutlu mutlu ve de en önemlisi sevdiklerinizle ve büyüklerinizle bir olsun.

Sonunda....



Mustafa Denizli bu gece Beşiktaşımızın Manchester United karşısında aldığı 1-0 lık galibiyet sonucunda Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk galibiyetini alarak, kendi puan rekorunu geliştirmiş oldu.
Önceki yazının bir nevi tekrarı oldu ama bu şekilde tekrarlar olsun yeter ki...

Eski Yazı

21 Kasım 2009 Cumartesi

Beşiktaş'ta İsmail Güldüren derbide yok


Zaten yoktu böyle bir oyuncu Beşiktaş'ta hiç te olmadı. Ama varmışcasına yokluğu haber oldu. İsmail Köybaşı'nı İsmail Güldüren ile karıştırmışlar haberde ama bu saate kadar düzeltmeyince artık bize de haberi koymak düştü.
Kaynak : Milliyet

12 Kasım 2009 Perşembe

Beşkitaş'taki Sözleşmeli Yabancı Oyuncu Sorunsalı


Gordon Schildenfeld Hırvat Milli Takımı'na çağırılınca aklıma geldi.
O kadar çok yabancı oyuncu oldu ki Beşiktaş'ta.
Zaten bir de yabancı kaleci olsa yabancılardan bir ilk 11 çıkıyor...
4-5-1 ya da 4-3-2-1 şeklinde dizebilirsiniz.

--- Kaleci ----
Zapotocny, Sivok, Ferrari, Schildenfeld
Ernst, Fink, Tello
Delgado, Tabata,
Bobo

Holosko da yedek.
Hatta Marcio Nobre Türk statüsünde olduğundan yazılmadı bile.

11 Kasım 2009 Çarşamba

Neden Ben?


İnsanların sadece başlarına kötü bir olay geldiğinde kullandığı bir soru cümlesidir.
Wimbledon'un ilk zenci şampiyonu Arthur Ashe'den hem konu ile hem de genel olarak hayata bakışımızı sorgulayan güzel bir anekdot.

Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS'den ölüm döşeğindeydi..
Hayranlarından biri sordu.
"Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?"
Arthur Ashe cevap verdi.
"Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tuttuğum zaman Tanrı'ya 'Neden ben?' diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Neden ben?' derim?.

6 Kasım 2009 Cuma

Beşiktaş Adına Tutunacak Dal Ararken...


Beşiktaş'ım gene özellikle de futbol takımı ile kaosa doğru ilerlerken güzel giden ya da o yolda ilerleyen olumlu birşeyler de var. Basketbol takımımız iyi bir başlangıç yaptı ve devamını getirirler inşallah.
Konuyla ilgili Okay Karacan yazısında üzerine eklemeye yapmaya gerek bırakmayacak bir biçimde ele almış
Gerçi kendisinden izin almış değilim ama kaynağı belirtir ve kendisine hürmetle selamımı iletirim.

Beşiktaş, bu fırsat kaçmaz!

Futbol takımıyla hüsran yaşayan Beşiktaş salonda bir parça itina gösterilirse neler yapabileceğinin farkında mı acaba? Malum, ülkenin en güçlü iki takımı sezon öncesi birbirine girdi. Lige de öyle müthiş başlamadılar.

Beşiktaş ise, kurduğu kadro ve kullanma şekliyle parkeleri şenlendirecek gibi. Yıllardır şampiyonluk yaşamayan kulüp aslında son birkaç sezonda zaman zaman taraftarı heyecanlandıran işler çıkardı.

Yanlış mı hatırlıyorum, bir dönem Akatlar her maçta hıncahınç dolmuyor muydu?

O dönemin yayıncısı NTV sırf bu seyirci atmosferi için her maçlarını canlı yayınlıyordu.

Bir bakıma seyircisi olan takım televizyon için takip edilesi bir ürün haline dönüşüyordu.

Sahi, o seyirciler nereye kayboldu?

Tam istim üzerindeyken, bazı oyuncuların alacak meselesi yüzünden kulübü terk etmesi, koçların birinin gelip birinin gitmesi ile takımın dengesi bozuldu.

Önce paralarını tahsil edemeyen yabancılar gitti (bazıları kulübü mahkemeye verdi), sonra ödediği bilet parasının karşılığını alamayan seyirciler... Bu sporun ihtiyaç duyduğu izleyici kitlesinin böyle iniş çıkış yaşayan bir takıma sadık kalması beklenemezdi. Şimdi hazır futbol takımı kötü gidiyor, kış şartları zorluyorken, o küskün seyirciyi toplamak pekala mümkün...

Geçen yıldan iskeletini büyük ölçüde korumuş ve kriz şartlarında ekonomik ölçülerde iyi takviye edilmiş bir takım var.

Sezona etkileyici bir başlangıç yaptılar. Önlerinde arka arkaya oynanacak Telekom ve Efes maçları var. Alınacak iki galibiyet büyük avantaj getirecek. Genel resme göre, Efes ve Fener'in sorunlu, Telekom ve Galatasaray'ın da istikrarsız görüntüleri ortadayken, normal sezonu birinci bitirmemek için hiçbir sebep yok. Bunu sağlayabilirlerse play-off serisinde Efes ile Fenerbahçe Ülker'in eşleşmesi işten bile değil, bu olasılığı hiç yabana atmayın. Direkt final oynama şansınız yüzde elli artıyor. Şampiyonluk ise hüner gerektiriyor.

Geçen yıllara oranla kulübü zorlamayacak bütçelerle kurulmuş takımın başarısı önündeki tek engel oyuncu maaşları...

Kulüp, futbolun yanında civciv gibi kalan basketbol takımının oyuncu ödemelerini düzenli yapsın, o takım iyi basketbol da oynar, sezonu da birinci bitirir. Seyirci Akatlar'ı yine doldurur, televizyon yine o maçları yayınlar, sponsor desteği de artar. Öyle olunca final de gelir, belki yıllardır hayal edilen şampiyonluk da..

Böyle işlerin ters gittiği bir dönemde basketbol takımı ilaç gibi gelir Demirören'e..

Kaynak Zaman - Okay Karacan

3 Kasım 2009 Salı

En Güzel Gül


Köyün birinde birgün güzel bir kız yaşarmış,
Kim istemeye gelse olmaz deyip kaçarmış.
Güzelliği her geçen gün dilden dile dolaşır,
Delikanlılar ona hayretlikle bakarmış...

Bu güzelin köyünde bir delikanlı varmış,
Birtek bu delikanlı güzel kızın kapısına varmamış.
Biliyorduki güzeli istemek hep boşuna .
Zaten gitmeyecekti delikanlı kızın hoşuna...

Delikanlı gurbete çalışmaya gitmiş,
Yaşamak için birazda çalışmak gerekirmiş.
İşte böyle düşünüp tutmuş gurbet yolunu,
Gurbet elde zamanla biraz bulmuş yolunu...

Hayatın kanunu zaman gelip geçiyor,
Elde parada var iken evlenmek gerekiyor.
Orada gönlüne göre birisini bulupta,
Evlenip düşlediği yuvasını kuruyor...

Yıllar geçmiş aradan eşiyle köye gelmiş,
Özlediği köyün her tarafını gezmiş.
Kahvede otururken güzelkız aklına gelmiş,
Evlendiği erkeyi bir kez görmek istemiş...

Kızın evine gitmiş kapıda biri varmış,
Güzel kız evinden eşini gülerek uğurlamış.
Bizim güzelin eşi çirkinin birisiymiş
Delikanlı hayretle kızın yanına gitmiş...

Ben peştamal hasanım aynı köylüyüz demiş,
Eşini uğurlarken gördüm deyip eklemiş.
Seni nice delikanlı istedide varmadın,
Eşinle evlenirken nasıl karara vardın...

Güzel kız anlatırım ama bir şartım var demiş,
Bahçemdeki en güzel gülü bulacaksın.
Baştam girip bahçenin sonundan çıkacaksın,
İlerlerken gülü seç geri dönmek yasaktır.
Görevin ilerlerken en güzel gülü bulmaktır...

Delikanlı bahçenin içerisine girmiş,
Bu gül şu gül der iken bahçede biti vermiş.
Bahçenin sonuna gelmiş bir gülü seçememiş,
Bir karara varmakta ne kadar zormuş demiş...

Aslında seçtiği gül biraz geride kaşmış,
Ama geri dönmeyi güzel kız yasaklamış.
Bahçenin sonundan bir gül koparıp gitmiş,
Seçtiğim gül işte getirdim demiş...

Güzelkız delikanlıya bir tebessümle bakmış,
Ama gül bahçesinde daha güzel gül varmış.
Neden en güzel gülü alıp bana gelmedin.
Okadar güzel gül içinde güzelimi görmedin...

Yok demiş delikanlı,
Ben gülleri seçerken baktımki bahçe bitmiş,
Seçtiğim en güzel gül biraz geride kalmış.
Geri dönmek yasaktı gidip onu almadım,
Ras gele bir gül kopardım güzelliğe bakmadım...

Güzelkız şimdi anladınmı demiş,
Benide zamanında niceleri istedi.
Ama hep daha güzelini bulmak için bekledim,
Zaman gelip geçince evlenmek gerek dedim...

Geri dönüş olsaydı seçerdim iyisini,
Almazdım işte böyle tipsizce birisini.
Ama hep güzelliği yanlış yerde aradım,
Güzellik kalpte imiş onu yeni anladım...

Kaynak : Bilgelik Hikayeleri - Cevdet Kılıç

2 Kasım 2009 Pazartesi

Böyle Örneklere İhtiyacımız Var


“Devre biterken yediğimiz ikinci golde kalecimiz Petkoviç topu elinde çok fazla tuttu. Bunu yapmasına ben de bir anlam veremedim. Hakeme söylenecek bir şey yok, çünkü kararı doğruydu. Oyuncularımın itirazını da anlamadım. Bu tür itirazları, saha olaylarını artık görmek istemiyorum. Bizim takımımızda artık böyle bir olay yaşanmayacak”
Muhsin Ertuğral'ın Galatasaray Sivas maçı sonrasında ki açıklamalarından bir kesit. Selefinin enteresan açıklamalarında sonra bu tip örneklerin çoğalması Türk futboluna bir kalite katacağına olan inancımızı arttırran bir açıklama oldu.